Evet! Bu yazımın akabinde birçok kişi beni eleştirecek ama gerçeklerle her daim yüzleşmemiz gerektiğini de düşünüp bana hak verenler olacaktır.
Kütahya’da atanmışlar tarafından yapılan birçok haksızlığa Kütahyalılar olarak duyarsız kalıyoruz. Konuyu ele alanlarda yalnız kaldıkları için bir süre sonra onlarda vaz geçip kendi işlerine bakıyor ve “Kütahya’dan bir şey olmaz” diyorlar.
Bire bir görüşmeye gelindiğinde ise tamamen hak verip “Ya konu bize böyle anlatılmadı” deniliyor. Bu cümleyi sarf edenlerde özellikle siyasiler.
Son olarak Kütahya gündeminde olan bir Çinili Cami konusu aldı başını gidiyor. Defaten bilirkişilere raporlar hazırlatılıyor, her bilim adamı farklı pencereden bakıp değişik raporlar sunuyor.
Bunlar benim işim değil.
Yalnız birisi var ki işi sonuna kadar takip ediyor. Rahmetli Sıtkı ustanın kızı Nida hanım.
Kendisi Çinili Caminin yıkılmadan restore edilebileceğini savunarak örneklerle bunları anlatmaya çalışıyor. Ahmet Yakupoğlu’nun manevi kızı Havva hanım ile birlikte.
Bu konuyu Beştepe’ye kadar taşıdığını düşünüyor ve kendisine her konuda takdir ediyorum.
Asıl konuya gelirsek.
Bu bir örnek olsun, bunun gibi geçmişte yaşanan birçok konuyu da örneklendirebilirim.
Nida hanım bu çalışmaları yaparken Kütahya’nın erkleri dediğimiz, Kütahya’nın gerçek sahipleri nerede acaba.
Kütahya’nın idaresini tamamen atanmışlara bırakıp kendileri keyif kahvelerini mi yudumluyorlar. Yada kendilerine farklı sebeplerle bulaşacaklarını düşünüp hiç konulara girmemeyi mi tercih ediyorlar.
Yeri zamanı geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar neden Kütahya meselelerinde taşın altına elini koymaktan çekiniyorlar anlamış değilim.
Kütahya’da bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri durumunda bulunan öncelikle Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, bunlara bağlı faaliyet gösteren odalar, kendilerini memleketin sahibi sanan ve sergi sergi gezen o meşhur Kütahyalılar, dernek ve cemiyet başkanları nerede?
Yanlış anlamayın ben sadece Çinili Cami için demiyorum. Kütahya’da sorunlu olan hiçbir konuda görüş ve öneri sunulmadığı için yazıyorum. Atanmışların her dediğine “he” dediğimiz için diyorum.
Çinili cami ve Nida hanım sadece bir örnek oldu.
Bunda biz gazetecileri de ayırmıyorum. Onlarda diğer sivil toplum kuruluşları gibi kendilerine dokunuldu mu ses çıkartan ama kendilerini ilgilendirmeyen konularda ise yorumdan kaçınan bir zümre haline geldik.
Sahipsiz Kütahya’m.
Ankara’da bürokratına sahip çıkamayan, istediğini şehrine atatamayan, Ankara’da söz sahibi olamayan, lobi yapamayan, elindeki alındığı zaman siz iyisini bilirsiniz diyen, atanmışların karşısında düğmesini saygıdan değil çekindiğinden düğmeleyen, kendisine bir şey yapıldığında yandaş arayan ama Kütahya konusu olduğunda yada başkasına yapılana haksızlık sonunda uzak duran, samimiyet ile yalakalığı karıştıran Kütahyalım.
Biz öyle devam ettiğimiz sürece arkamızdan gelen nesil bizi sorgulayacak, sonucunda ise memleket adına haklarını helal etmeyeceklerini düşünüyorum.
Sizler deri koltuklarınızda oturmaya, sosyal medya da boy göstermeye devam edin. Yada kazandığınız paranın yaptığınız reklamın durumunu değerlendirin.
Gelecek nesil hepimizden hesap soracak.
Kütahya varsa siz varsınız! Farklı düşünen varsa güle güle…