Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündeme getirilecek olan ‘Çoklu Baro’ sistemine hayır diyen Kütahya Barosu, adliye önünde düzenlediği basın toplantısında gerekçelerini sıraladı.
Kütahya Baro Başkanı Av. Ahmet Atam ile bazı baro üyesi avukatlar Kütahya Adliyesi önünde basın açıklamasında bulundu.
Kütahya baro Başkanı Av. Ahmet Atam; “Malumunuz olduğu üzere iki aydır Avukatlık Kanunu üzerinde yapılması planlanan değişiklikler gündemdedir. Bu konuda Mayıs ayının başından beri gerek Kütahya Baro Başkanlığı olarak, gerekse TBB ve 80 baronun mutabakatıyla yayınlanan açıklamalarımızda defaatle; bunun sakıncalarından bahsettik, izah etmeye çalıştık” dedi.
“Maalesef kaygılarımız hiç göz önüne alınmadı ve nihayet dün itibariyle yasa teklifi komisyonda görüşülmeye başlandı” açıklamasında bulunan Baro Başkanı Av. Ahmet Atam; “Pandemi süreci nedeniyle bugün esas meselemizin, ülkemizin ve mesleğimizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için çaba sarf etmek olduğu ve bu nedenle Avukatlık Kanunu’ndaki bu değişiklik girişimlerini doğru bulmadığımızı ve bu girişimlerin durdurularak, geri çekilmesini talep etmiş, avukatlarımızın ve barolarımızın ihtiyacı ve beklentisini karşılayacak bir çalışma olması gereğini, kanunun hazırlanması aşamasında asıl muhatabın Barolar ve TBB olması gerektiğini vurgulamış, birlikte müzakere etmemiz gerektiğini dile getirmiş, tüm bu hususları sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmıştık” dedi.
BİRÇOK TEHLİKEYİ BERABERİNDE GETİRECEK
“Barolar olarak, sürecin başlangıcından bu yana ortak bir tavrı sürdürme kararlılığı ile hareket ederek TBMM’ndeki görüşmeler dahil tüm süreçleri iyi niyetle ve titizlikle uygulayarak, zaman içerisinde bir çok olumsuzlukları ortaya çıkaracak olan bu projeden vazgeçilmesi talebimizi tüm muhataplar nezdinde ısrarla dile getirdik” ifadelerini kullanan Başkan Atam şunları söyledi:
“Şahsen, başta Kütahya milletvekillerimiz olmak üzere erişebildiğim tüm vekillere bir bir anlatmaya çalıştım, öngördüğümüz bu tehlikeleri yazılı olarak da kendilerine gönderdim. Bu gün bir kez daha dile getiriyoruz, kendilerine sesleniyoruz. Baroların parçalanması, birden fazla baro oluşturulması, buna bağlı olarak süreç içerisinde, ileride Türkiye Barolar Birliğinin parçalanması, baroya kayıt zorunluluğunun bertaraf edilmesi, avukatlık şirketleri vasıtasıyla şubeleşmenin getirilmesi, yurtdışı kaynaklı avukatlık ofislerinin Türkiye de faaliyet gösterebilmesinin önünün açılması ve meslektaşlar arasında çok sert bir ayrışmayı da barındıracak birçok tehlikeyi beraberinde getirecektir.
Yine malumunuz üzere, üç ayı geçkin bir süre pandemi nedeniyle adliyeler hemen hemen kapalı denilecek bir durumda idi. Önümüzde adli tatil var. Özellikle genç meslektaşlarımızın ekonomik olarak sıkıntı içinde olduğu, hatta bürolarını kapatmayı düşündüğü bu zaman diliminde, öncelikle bu sıkıntıların giderilmesine yönelik daha etkin bir çalışmanın yapılması gerekirken, hukukun üstünlüğünü tesis etmeye gayret eden, hak ve haklının yanında yer alarak görevini ifa eden avukatların, bir çok müzminleşmiş sorunlarının biran evvel halli gerekli iken; günümüz şartlarına ve beklentilere cevap veremeyen, bizlerinde değiştirilmesini ve güncellenmesini istediğimiz Avukatlık Kanunu üzerinde ciddi bir çalışma ile yenilenmesi gerekli iken, sadece bölünmeye sebep olacak bu tür çalışmalarla baroların gücünün kırılması, barolara bir şekilde dizayn verilmeye çalışılması, zaman içerisinde kabul edilemez bir çok sorunu ortaya çıkaracaktır. Ümit etmiyorum, umarım yanılıyorumdur fakat, görülecektir.”
“HUKUKU ÜSTÜN TUTMAK”
“Barolar zannedildiği gibi, hiçbir siyasi düşüncenin oyuncağı veya arka bahçesi değildir, olmamalıdır da fakat; siyasetçiler tarafından da devamlı hedef olarak görülmesinden de vazgeçilmesi gerekmektedir” diyen Başkan Atam; “Bizim bir tek siyasetimiz var; o da hukuku üstün tutmaktır. Bu ise siyaset, evet bunun siyasetini yapıyoruz ve yapacağız. Baroların siyasetinden bahsediliyor, bu bölünme gerçekleşirse göreceksiniz, siyasetin baroları olacağı kesindir” ifadelerine yer verdiği açıklamasında şunlara dikkat çekti:
“Baroların görüşleri dahi alınmadan, meslek mensuplarının tabi oldukları, birebir bizleri ilgilendiren yasal mevzuatın değiştirilmesi çalışmalarına gidilmesi fevkalade yanlıştır. Eğer bir yasa değişikliği yapılacaksa, bu değişikliklerin muhatabı olan bizlerin katılımı ile bir mutabakatın sağlanması gereklidir. Uzun süredir adliye koridorlarını görmemiş, bir şekilde meslekten kopmuş hukukçu vekillerle değil, işin mutfağındaki bizlerle bu çalışmanın yapılması gereklidir, şarttır.
Hukukun olmazsa olmazı, savunmadır. Savunmanın yegane unsuru olan avukatların bağlı olduğu baroları bölmek, bu kadim mesleğin disiplin ve mesleki değerlerinin deformasyonuna neden olur ve bunların kontrolünün sağlanamaması sonucunu doğurur.
Ülkemizin sınırlarını sarmış ateş çemberinden ve kurulan hain planlardan kurtulma yolu, milli birlik ve beraberliğimizin güçlendirilmesi ile mümkündür. Milli birlik, hukukun üstünlüğü paydasında her vatandaşımızın kucaklaşmasıyla sağlanabilir. Hukukun üstünlüğü, bağımsız, tarafsız, güvenilir, adil bir yargı ile hayat bulur. Güvenilir yargının olmazsa olmaz şartı ise, avukatların bağımsızlığıdır. Müvekkil de dahil herkese karşı olması gereken bu bağımsızlık ise, bağımsız ve güçlü baroların varlığına bağlıdır. Parçalanmış barolarda bu bağımsızlığın olamayacağı, muhakkak bir yere aidiyetinin olacağı, şu veya bu şekilde birilerinin barosu olacağı ve birilerinin şucu veya bucu barosuna kayıt olunacağı kaçınılmazdır. Cumhuriyet’in ve elbette yargının vazgeçilmez kurumları olan barolar sessiz kaldığında, bu ülke üzerinde yaşayan ve adalete ihtiyaç duyan birçok insan, birçok değer sessiz ve kimsesiz kalır. Bizler, meslek değerlerimizden vazgeçmeyeceğimizi; meslek örgütümüzün içi boş, sesi kısık, cübbesi düğmeli yapılara indirgenmesine izin vermeyeceğimizi tarih önünde tüm kararlılığımızla bugün bir kez daha haykırıyor ve tarihe not düşüyoruz. “